sansüre, muzır neşriyet ek yazılarına, tık’lama avcılarına, denetçilere..
Ahmet A. Sabancı, Alper Volkan Dikyar, Bay Perşembe, Deniz Cansever, Emre Cengiz, Emre varışlı, Eren Okur, İnan Ulaş Arslanboğan, Kerim Akbaş, Rahman Yıldız, Semih Yıldız, Sidar Sinan Özmen, Şakir Özüdoğru, Şenol Erdoğan, Tolga Karagöz, Umut Taylan
yazdılar..
31 CEVAPSIZ ARAMA
pembe ve mavi üzerine fotojenik vesikada, ben nerdeyim göründüğüm yerde miyim, vatandaşlık seri kodum üzerinde
ürkt-üm ve çalışkanım’da ben nerdeyim, yeni üretilmiş ve erkek çok erkek ve illa ki soruşturulacak ..türkiye saatiyle ‘her zaman’ siyah poşete girip çıkmış, soğuk damga ben nerdeyim, ve sabah ereksiyonundan bile suçluluk duyacak
kablosuz bir yalnızlık çevresinde dönüp dururken bir taraf aydınlık bir taraf hep karanlık kaldı işte bu yüzden işte onlar yüzünden üryan organlar ah lan bu porsuklar ve kargalar susmadan ve durmadan devam ederken dokunmaya yalnızlığımıza ve bağsızlığımıza kablosuz bir yalnızlık çevresinde bir taraf karanlık kaldı bir taraf kör
durmadan sikin ah çok iyi lan durmadan bıkmadan sizin geriye kalan güzel kavramları
tüm kimlikleri yakılmış bir hayat, muzır neşriyat
bütün adresler sahipsiz kaldığında mı savunacağız yolları
aslında zamanı da bir torbaya sokacaklar ama hatırlıyorlar bazen insanlık olayını; hareketin taşıdığı asıl hikaye şimdi
asıl direnmemek yasaktır!
bu kötü bi ayna, cadı işi. ve her şey siyahın elinde
ışığı düzgün gözlere tut..kendini iyi hisset
çünkü ışığın yalamadığı köşelerde neşelenerek dönen fareler allah çekiyor!
bi kuyu bulmuşlar biz konuşurken. çekiyorlar.. isyan çıkıyor!
kelepçelere kuş, silinen harflerin ezberinde
gece paranoid aman şimdi sus
karanlığın pusundaki us’un kopçası çıkmışa
hadi şimdi, hemen: bağır bağır bağır!
alacağı bir şeyler varmış gibi dönendir zaman şimdi
çok konuştuk soldu, yeni kışlar sırada artık kimsenin umutla işi yok
sabahın dördüne kadar düşünmüyor insanoğlu, geçti o günler
kurduğumuz barikatlar bar oldu! şehir baştan aşağıya oy veriyor eğer oy bu bir şeyi değiştirseydi onu da yasaklarlardı.
biz sansürlerle büyüdük vişne reçelleriyle değil!
biz sansürlerle büyüdük vişne reçelleriyle değil!
ve haklı sebeplerden ötürü şimdi
reddediyoruz ağızsız bir ses tiyatrosunda atılmaya korkulan tiratlar olmayı!
yaratan ve sözlük yazarı olmayan rabbinin adıyla oku…
topraktan gelen haydaroğlunu lanetleyen;
7 kat göğe sığmayan memeleriyle
sansür,
iktidar tarafından parası ödenen bir reklamdır.
bu gece herkesi vurabiliriz! bir altı patlara ihtiyacımız var mr. keyboard
bu gece bütün kan akışı, gereğinden fazla yol ayrımlarıyla dolu bir kırmızı ışığın durdurabileceği virüslere benzemiyoruz, diyorum ki mr. keyboard bir altı patlara ihtiyacımız var… yani vurulabiliriz akışkan ve ıslak dillerimizden
bu gece bütün kitapları konyak alevinde otuzbir çekerek okuyabiliriz
üşenerek ölenleri sevmem,
yasalar her fotokopide daha da lekeli çıkar
ve sistemle birlikte içselleştirdiğim organlar
düşük bağışlarla ayakta durmaya
çalışan bir bando ekibine üye olmak için
adım adım örgütsüz olmaya davet eder geçtiğimiz 30 yılı
rektum, jelsiz..
acı ve bok,
ne güzel.
sen bilemezsin!
yoksa yok, otuzbiride internetten çekmeyin artık
ya da beat okumayın lan!
okumayın, bakmayın, çekmeyin, çekiştirmeyin.
bak hocamızın yeni dvdleri çıktı
üstelik 15 dakika içinde ararsanız
yüzde 31 indirimle!
çağlar öncesinde değil, 21.yüzyılın soğuk bir bahar günü
kaleme alındı, alınıyor bu metin. sahibi henüz yaşıyor olup her güne
denetim ve gözetim mekanizmalarının yeni bir sansürüne tanık olma
endişesiyle uyanıyor, hiç çıkmamış kitaplarının yasaklanmasını
toplu şiirlerden nefret ediyorum
ve internet yasağının bir insanlık suçu olduğunu düşünüyorum
toplu bir şiire beni bulaştıran bu internet yasağına ise
kıçımla gülüyorum ve kendisini böyle kınıyorum!
devletim otuzbir diye seni çekeceğim artık
boşlukları da sen doldur ve devlet biz malız
devlet bizi okula gönder ve devlet bizi koru
ve devlet ben senin… aciz kulun, slm nbr?
12 mayıs 2011
Leave a Reply