Toplumumuzun hastalıklı yapısının babaya verdiği sınırsız gücü, onu baba olarak nitelendirerek devlete de bahşetmesi yüzünden yine saçma sapan bir davayla daha mücadele etmek zorunda kaldı Sel Yayıncılık.
Olayın özeti şu: Sel Yayıncılık, Guillaume Apollinaire’in “Genç Bir Don Juan’ın Maceraları” adlı kitabını yayınladı. Yazarın tüm kitaplarının AP tarafından “Dünya Kültür Mirası” listesine alınmış olmasına rağmen Yargıtay, bu kitapların müstehcen olduğunu ve edebi eser olarak kabul edilemeyeceğini söyleyerek Sel Yayıncılık’ın sahibi İrfan Sancı’yı ve kitabın çevirmeni İsmail Yerguz’u 6 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasıyla yargılamaya karar verdi.
* * *
Konuyla ilgili diğer yorumlarımı yapmadan önce not düşmem gereken ilginç bir detay daha var. İrfan Sancı, tebliğin 5 Temmuz’da ellerine ulaştığını söyledi. Peki Anadolu Ajans neden bu haberi 4 Ağustos’ta yeni bir şeymiş gibi servis etmeye karar verdi? AA’nın son zamanlarda geçirdiği evrim ve geldiği konum hepimizin malumu. İnsan ister istemez şüpheleniyor.
* * *
Şimdi bir düşünün; bir devlet (ya da o devleti temsilen kim varsa artık), yayınladığınız kitabın ahlaksızca olduğuna karar veriyor, bunun bir edebi eser olamayacağını söylüyor ve sizi bu kitabı yayınladığınız/çevirdiğiniz için hapse atmak istiyor. Bu durumu düşününce aklıma gelen ilk soruları bölümleyerek yazıyorum aşağıya, cevabını bilen versin.
1) Bir kurum olarak devletin, neyin ahlaklı neyin ahlaksız olduğuna dair yargıda bulunmasının imkanı yoktur, olamaz. Devletin evrensel ahlak yasaları belirlemek gibi bir görevi mi var? Devletin ahlak felsefecilerinden oluşan ve tüm toplum için ahlak kuralları belirleyen gizli bir ekibi mi var? Eğer böyle bir ekip varsa, aynı ahlak kurallarını paylaşmıyor olmanın diğerini ahlaksız değil, farklı bir ahlak yapısına sahip insan yapacağını bilmiyor mu? Ahlaksızlık diye bir şeyin temelde mümkün olamayacağının farkında değiller mi?
2) Devlet neden edebiyat eleştirmenliği rolü üstlenmeye başladı? Hangi kitabın edebi olduğuna, hangisinin olmadığına neden mahkemeler karar veriyor? Yargıtay 14. Ceza Dairesi kitabı beğenmediği için mi böyle bir şeye kalkışıyor? Bu kadar gereksiz bir davayı gören hakimin, savcının gülüp davayı düşürmesi gerekmez mi? Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin, dünyanın birçok edebiyat eleştirmeninden ve kuramcısından daha uzman kişilere sahip bir kadrosu mu var?
3) Velev ki kitap müstehcen, yazarı sapığın önde gideni; size ne? Bunlar ne zamandan beridir hapisle cezalandırılacak şeyler oldu? Gerçekten edebiyatı hapisle cezalandıracak kadar kontrolü kaybettiniz mi? Müstehcen bir kitap yayınlamanın hapisle cezalandırılmasının sebebi nedir? Bir kitabın size göre ‘sapıkça ifadeler barındırması’, ne zamandan beridir ifade özgürlüğünü hiçe saymak için geçerli bir sebep oldu?
4) Önce CinSel Kitaplar serisinden bazı kitaplar, sonra Burroughs, şimdi de Apollinaire. Sel Yayıncılık genel olarak rahatsız mı ediyor sizi? Yoksa ahlak yapılarınız uyuşmadığı için tesadüf mü bunlar?
* * *
Son olarak diyeceğim şu, boşa çabalıyorsunuz. Asla tüm dünyayı tek bir ahlak yapısına sokamayacaksınız. Sizin o bildiğinizi zannettiğiniz insanın doğasına aykırı bu çabanız. Ne kadar zorlarsanız zorlayın, bunun gerçekleştiğini göremeyeceksiniz. Birileri mutlaka sizden farklı düşünecek, farklı yaşayacak, farklı şeyler söyleyecek. Sizin yaptıklarınız ise sadece sizden daha fazla nefret edilmesine yol açacak.
Leave a Reply