Uzun zamandır üniversite ve başka işlerle meşgul olduğumdan dolayı birçok şeyi aksatıyor ya da eski aktifliğimde yapamıyordum. Bunlardan en çok içimi kemiren de Faux Play’de yazamamaktı. Şimdi yavaş yavaş yüklerimi hafifletmeye başlayınca, ilk işim Faux Play’in en taze dosyasına bir yazı yazmak oldu. Umarım 13 Mayısta bitirme tezimi teslim edip savunmamı yaptıktan sonra daha da rahatlayacağım ve bol bol oyunlar hakkında yazacağım.

“Oyun ve Ölüm” konulu bu dosyaya benim katkım, ölümün deneyimlenmesi üzerine düşünen ve fiziksel dünyadaki ölümle oyunlardaki ölümler arasında bir ilişki kurmayı deneyen bir yazıyla oldu. Her zamanki gibi dosyadaki her yazı ayrı bir güzel, mutlaka hepsini okuyun.

Oyunlarda ölümü düşündükçe gerçek hayattaki veya felsefedeki ölümle aslında ne kadar da ters düştüğünü fark etmemek elde değil. Oyunlarda ölüm genellikle bir yeniden başlamayı veya kaybetmeyi işaret eder. Oyunlarda asıl amaç ölmeden sonuna kadar gelebilmeyi başarmaktır ya da ölmeden gidebildiğin kadar ileri gitmek. Ancak gerçek hayatı düşündüğümüzde ölüm tam tersine asıl sona varma olarak düşünülebilir. Çok kaba bir düşünce olarak görünebilir ama gerçek hayatı oyun olarak düşünürsek, oyunu bitirmek için ölmek gerekir.

Heidegger bunu felsefede en ilginç şekilde ortaya koyanlardan birisi. O, ölümün “yaşanamaz” bir şey olduğunu ve aslında hepimizin ölüme gitmek için ilerlediğimizi açık bir şekilde anlatıyor. Onun için ölüm kötü bir şey değil, ölümden kaçınmamız ya da ölümü ertelemeye çalışmamız anlamsız bir tavır. Onun yerine sadece bize ait olacak olan bu deneyime hazırlanmak ve onu içselleştirmek asıl yapılması gereken şey.

Gerçek Hayatta Oyunu Bitirmek İçin Ölmek Gerekir, Peki Ya Oyunlarda? – Ölüm Ve Oyun | FauxPlayDosya


Comments

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.