Çizim Göki’min.

Zaman üzerine konuşmak hep çok ilginç gelmiştir bana. Bir yandan ölçmek için binbir şey üretmiş olmamıza rağmen onu hissetme şeklimiz ve onunla iletişime geçme hâlimiz sanki bu ölçme denemelerinin hepsini boşa çıkarmak için uğraşıyor gibi. Tam olarak anlamamamız için büyük çaba harcıyor sanki.

En bilinen örneklerdendir: Keyif alarak, dolu dolu geçirdiğiniz zamanın nasıl geçtiğini fark etmezsiniz bile. Sanki her şey bir anda olup bitmiş gibidir. Ve aksine ne kadar can sıkıcı geçiyorsa o an, bitmek bilmez gibidir. Sanki bir dakikanın geçmesi on dakika sürüyor gibi.

Nereden buraya geldik diyecek olursanız, bugün benim için en önemli tarihlerden birisinin dördüncü yıl dönümü. Göki’mle dört yılı geride bırakıyoruz bugün. Ve ben hâlâ dört yıl dedikçe kendimi garip hissediyorum. “Ne ara dört yıl oldu be?” diye soruyorum kendime, sonra gülmeye başlıyorum.

O kadar dolu, o kadar güzel bir dört yıldı ki bu. Her şeyiyle mutluyum bu dört yılı yaşadığıma. Sanırım zamanın akıp gitmesinden bu kadar memnun olmamın sebebi de bu. Böyle güzel zamanlar geçirmenin bedeli zamanın bile farkında olmamaksa memnuniyetle kabul edebilirim bunu.

Böyle akıp gitmeye devam eder umarım zaman ve ben her seferinde böyle şaşırırım. Çünkü bu olmaya devam ettiği sürece, bunu yazarken içinde bulunduğum hisleri her seferinde tekrar yaşabildiğim sürece her şeyin yolunda olduğundan emin olacağım.

Seni çok seviyorum Gökim. Hep böyle akıp geçsin zaman, ben hâlimden fazlasıyla memnunum.


Comments

One response to “Dört Yıl”

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.